4 Kasım 2007 Pazar

İlk "Painted on water" konserinin ardından...

Sertab bildiğiniz gibi epey uzun bir süredir "Painted on water" adını verdiği 2.İngilizce albümüne hazırlanıyor. Kayıtlarını Demir Demirkan ile birlikte Amerika'da sürdüren sanatçı dünyaca ünlü müzisyenlerle birlikte Anadolu türkülerini İngilizce'ye çevirmekle meşgul şu sıralar. Albümün ilk tanıtımını ise geçtiğimiz günlerde Brüksel'de verdi. Ancak gelen haberler biraz üzücü, zira konser salonunu dolduranların büyük çoğunluğu Türk izleyiciler olunca Sertab'dan Türkçe şarkı söylemesi konusunda ısrarcı olmuşlar, bununla da kalmayıp çeşitli protesto söylemlerinde bulunmuşlar.
Konserin bu yeni albümün tanıtım konseri olduğunu dile getirmeye çalışsa da, kimi dinleyiciler ise Sertab'ın bu açıklamalarını dinlemeye kalmadan salonu terketmişler. Sertab ise basına verdiği demeçlerde olan bitene şaşırmadığını, Eurovision'da da bu gelişmeleri yaşadığını anımsatıp "bu albümde şarkılarımı herkesin anlaması için İngilizce yapıyorum" demiş. Doğrusu Sertab'ın işi hakikaten zor, ama ortaya çıkacak olan albüm konusundaki iddiasına bakılırsa da belki de Grammy'e oldukça yaklaşacak...

Hazır Sertab demişken, gelin Sezen Aksu ile ilk tanışmaları nasıl olmuş, Arif Keskiner'in kendi kitabından dinleyelim. Ünlü sinemacı, Doğan Kitapçılık tarafından yayımlanan "Elbette Çiçek" adlı anılarında, 13 Temmuz 1987’de Memduh Paşa Yalısı’nda yaşanan bir doğum gününü de anlatıyor:


Doğum günü kutlanan Sezen Aksu’dan başkası değildir. Müjde Ar, Atilla Özdemiroğlu, Onno Tunç, Meral ve Yaman Okay, Arif Keskiner ve "Çiftkurtlar Vehbi" diye bilinen Vehbi Küçüksubaşı davetliler arasındadır. Keskiner’e göre, geceyi düzenleyen "Çiftkurtlar Vehbi"nin asıl amacı, Sezen Aksu’ya Sertab
Erener’i dinletmektir. Ancak, Sezen Aksu sahnede Sertab Erener’i görür görmez
ilk tepkisini gösterir:"Ay ne rüküş kız böyle!""Gerçekten de" diyor Arif
Keskiner, "Sertab’ın üzerindeki kıyafet bir soliste yakışacak cinsten değildi."
Devamını kitaptan takip ediyoruz:"Gidin, arabadaki kıyafetlerimi getirin. Şunu
doğru dürüst giydirelim de öyle dinleyelim’ demiş Sezen.Belli ki Sezen,
Sertab’ın sesini duyar duymaz beğenmişti. Biraz sonra Sertab’ı içeri çağırdılar.
Sezen kendi elbiselerinden seçtiği birini kendi elleriyle giydirdi Sertab’a. Ve
Sertab, Sezen’in elbiseleriyle çıktı sahneye. Bu Sertab’ın Sezen’le ilk
karşılaşması, ilk tanışmasıydı...Sezen o gün kararını vermişti Sertab için:
Vokalisti olsun istiyordu. Sezen istiyordu ama Sertab yan çiziyordu: ’Ben
solistim zaten. Bundan böyle vokalist olmam’ demeye getiriyordu. Ama bu çok uzun
sürmeyecekti. Olaylar hızla gelişiyordu. Çünkü o tarihte Sezen, Zeki Alasya ve
Metin Akpınar’la birlikte Caddebostan’da Elma Kabare’ye çıkıyordu. Tam açılış
günü, Sezen’in ekibinde hem bas gitar çalıp hem de tiz sesiyle Sezen’e eşlik
eden vokalistlerden Harun Kolçak hastalanmıştı. Öyle bir vokalist bulmak
gerekiyordu. Bizim Vehbi orada da ortaya çıktı. Ve hem gitar çalıp, hem tiz
sesli olan Levent Yüksel’i önerdi Sezen’e. Levent de aynı tarihte, Erenköy’de
Fuad Paşa Konağı’nda Akın Arsunan’ın orkestrasında çalıyordu. Sertab’la
ilişkileri başlamıştı. Sanırım o ara, Sertab da eşinden ayrılmıştı. Derhal
Levent’le görüşüldü. Kabare biraz geç başladığı için, Levent zor bela
yetişiyordu Sezen’e. Levent, Sezen’e çalıp vokalistlik yaparken, Sertab kuliste
Levent’i bekliyordu. Sonunda fazla dayanamadı. O da Sezen’e vokalist oldu. Sezen
her ikisini de kanatları altına aldı. Onun misyonuydu bu. Şarkıcı fabrikası
gibi, Türk popuna şarkı ve şarkıcı yetiştiriyordu bütün anaçlığıyla. Sezen her
ikisine de kendi şarkılarını verdi."