Billboard dergisinde "Emo’yuz ama saçımızı yana taramıyoruz" sözleriyle yeni albümlerini anlatan Çilekeş, prodüktörleri Tarkan Gözübüyük ile "Kulağa Kaçan" bir çalışma yapmış. k7 şarılık albümün her biri 6-7 dakika arasında uzayıp gidiyor. İşte o röportaj >>3 senelik aranın ardından ikinci albümünüzün demolarını dinlediğimizde epey şaşırdık. 7 şarkıdan oluşan mini bir albüm ve 6-7 dakikadan oluşan uzun şarkılar... Bu albümle dinleyici kitlenizi şaşırtacağınızı düşünüyor musunuz?
Ali Güçlü Şimşek: Her sene bir albüm çıkartıyor değiliz, sanırım kimse yaptığımızın aynısını beklemeyecektir. Doğal bir değişim de var bizim için. Elimizde şu an "Hadi ya bu da mı Çilekeş?" diyeceğiniz şeyler var ama biz değişime köprü kurmaya çalışıyoruz bu albümle.
Yine de ilk dinleyişte şarkılarınızın ağırlıklı olarak sosyal içerikli olduğunu gördük. Bazı şarkılarda üçüncü dakikadan sonra "Evet burada sound Çilekeş oldu" dedik. Sizce dinleyici kitlenizin yaş aralığı yükselecek mi?
A.G.Ş: Rock patlaması, morların (mor ve ötesi) albümü ile başladı (Dünya Yalan Söylüyor, 2004). Bir anlamda dinleyicinin yaş profilinin düşük olması garip değil bizim için. Önemli olan dinleyicimizin bizi hálá dinlemek isteyip istememeleri. Ama doğal olarak, biz de büyüyoruz. Artık lisede değiliz, ilk albümü yaptığımız kafada değiliz.
Aslında bunu ilk albümünüzde birçok şarkı sözünde anlayabiliyorduk, "Kürar"da mesela...
A.G.Ş: Hayatlarımızın kalabalığı ve hızı değişti. Üç seneden fazla oldu,
İstanbul’da yaşıyoruz. İlk albümde oluşan bestelerin en az yarısı
Ankara’da lise hayatımızda, ailelerimizle yaşadığımız dönemlerde oluşmuştu. O dönem belki anlatacak en önemli şey oydu. Şu an çok daha fazla dertle uğraşıyoruz. Sanırım
İstanbul’un agresifliği bizi çok etkiledi.
Sound’unuz da şehir kadar agresifleşti mi peki?
A.G.Ş: Aksine, özellikle Kasım’da çıkacak albümde de olacak,
İstanbul’la ilgili şarkılarda bunu anlattık: sakinliği. Müzik bizim için kalabalık içindeki sakinliği temsil ediyor; bağımsız, diğer her şeyden yalnız bir biçimde saf kalıyor.
Görkem Karabudak: Bu kez şarkılarımız fon müziği olmayacak. Çünkü bizim müziğimiz adı konulması gereken bir tür değil...
Albümün adının ne olmasını düşündünüz?
A.G.Ş: "Kulağa Kaçan" olsun diye düşündük. Pek söylemek istemedik, değişebilir çünkü her an.
Şu an neresindesiniz hayallerinizin?
A.G.Ş: Her şeyin çok başındayız. 10 sene sonra da çekinmeden bunu söyleyebiliriz. En azından önceki saçma demeçlerimize bakınca bir tek bunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliyoruz. (Gülüyor) En büyük idealimiz Türkiye’de anlamını yitirmiş olan pop piyasası içine rock müziği sokabilmekti. Son yıllarda ufak da olsa bir etkimiz olduğunun farkındayız, bu da bize çok büyük bir enerji veriyor.
İyi çalmıyoruz, hatta b.k. gibi çalıyoruz!
Hedefiniz daha iyi çalabilmek mi?
G.K: Biz hiçbir zaman insanlar "Şu müzik tarzını en iyi çalan grup Çilekeş’tir" desin istemedik. En iyi çalan grup olmayı da hedeflemiyoruz, "Bakın ne kadar iyi çalıyoruz biz" demeye de çalışmıyoruz.
A.G.Ş: Kaldı ki b.k gibi çalıyoruz!
G.K.: Ama Çilekeş gibi çalıyoruz ve insanlar Çilekeş dinlemeye geliyorlar. Bir ara her şey çok sentetikleşti, herkes MTV müziği yapmaya başladı. Teknoloji çok ilerleyince "Acayip iyi çalmış" gibi yapabiliyorsunuz zaten. Uzak kalmaya ve kendi yapabileceğimizin en iyisini yapmaya çalıştık. Bu konuda da kaygısızız.
"Hayko Türk aile yapısına aykırı!"
Hayko Cepkin’in sahne şovu birşeyleri değiştirdi... Aykırı hareketler ve sahne şovunun vakti gelmedi mi sizce?
G.K: Ben Rock’n Coke festivalinde Hayko’nun "Kıymetini, kısmetini.." derkenki hareketini görünce şok oldum, kimse de bir şey demedi. TV’de de yayınlanıyor devamlı, sansür de yok?
Şarkılarını anlatırken söylemişti de bize bunu yapacağını...
G.K: Gerçekten mi? Enteresan. Yapınca oluyor demek ki. Adam zaten Türk aile yapısına aykırı! (Gülüşmeler)
A.G.Ş: Ne zaman Türkiye’de yolda giden iki erkeğe "Aa bak gay" ya da "Kadınlar acaba bunu da yapabiliyor mu?" cümleleri bitecek, işte o zaman konuşabiliriz bunları.
G.K: Nirvana Türkiye’ye gelip çalsaydı bu olabilirdi, Marilyn Manson gelip sahnede g.tünü açtı, insanlar onu yakalamaya çalıştı. Türklerde de böyle bir şey var: yakalamak! Bir Türk grubu olarak biz sahnede iki mikrofona zarar verdik diye onlardan sonra gelen gruba saygısızlık yaptığımız söylendi. Halbuki dünyada böyle bir şey yok. İki mikrofon daha al getir. O konser de öyle geçti, ne saygısızlığı?
Sözleriniz duygusal ve itiraf tarzında olmasına rağmen "emo rocker" olarak adlandırılmak istemediğinizi okumuştum, neden?
G.K: Biz "emo rock"ın ne olduğunu bilmiyoruz. Hayatımızı, yüreğimizi koyduğumuz şeyin duygusal olmaması çok saçma olurdu zaten.
A.G.Ş: Eğer böyle isimlendirmek istiyorsanız ona da tamam, "emo" zaten "emotion" yani duygulardan geliyor... Emo-rockçıyız peki, ama saçımızı yana taramıyoruz! (Gülüşmeler)
G.K: Yeni albümü dinlediğinde belki ona daha çok "emo" gelecek o zaman. Metal grupların şarkı sözlerini Türkçe’ye çevirin, bildiğiniz arabesk olur. Hangisi emo hangisi değil o zaman?