4 Ocak 2008 Cuma

Yoksulluk içinde sönen yıldızlar

Hafta Sonu dergisi son sayısında yoksukluk içinde can vermiş ve hala bunu yaşayan yıldızlarla ilgili bir araştırma yayınladı. İşte "yeni bir yıla taze umutlarla girerken, yoksulluğun kucağında sönen ve hâlâ bunu acılar içinde yaşayan yıldızlardan bazılarını size hatırlatmak istiyoruz" diyen derginin satır aralarından derleme:

CAHİDE SONKU: Hayatı fırtınalarla geçen, figüranlıktan zirveye ulaşan Cahide Sonku, bastığı yerlere halı serilen, ayakkabısından şampanya içilen sinemamızın ilk starıydı. Sonku, tiyatro ve sinema dünyamızın en güzel ama en kötü kaderli yıldızı oldu. Parasının kıymetini bilmedi, har vurup harman savurdu. Ve buna alkol tutkusu da eklenince sonunda sokaklarda kalacak kadar göz yaşartan bir yoksulluğun pençesine düştü. Cahide, 18 Mart 1981’de, bugün Pera Palas’ın karşısında olan ve yıllar sonra onun anısına açılan ‘Cahide’s Restoran’ın bulunduğu yerde kör kütük sarhoş hayata veda etti. Öldüğünde 65 yaşındaydı.

DENİZ AKBULUT: Tiyatro ve sinema oyuncusu, şarkıcı Deniz Akbulut, oyunculuğa Nejat Uygur Tiyatrosu’nda başladı. 50’nin üzerinde film çeviren ve sesiyle de halkın sevgisini kazanan İstanbullu sanatçı, film setinde geçirdiği bir kaza sonunda 1996’da gözlerini kaybetti. Dört yıl önce kocası tarafından terk edildi. Akbulut, şimdi kaderiyle baş başa, köşesinde ilgi bekliyor.

SAMİ HAZİNSES: 1925’de Diyarbakır’da doğan Sami Hazinses, ilkokuldan sonra çalışmak için İstanbul’a geldi. 1953’de Mahir Canova’nın yönettiği ‘Kara Davut’ filmindeki rolle sinemaya başladı. Sonraki yıllarda çevirdiği filmlerle rolleri büyüyen Hazinses, Türk sinemasının unutulmaz komedi sanatçıları arasına girmeyi başardı. Hazinses, oyunculuğunun yanı sıra güfte ve beste çalışmaları da yaptı. Son yıllarında sefaletin kucağında olan sanatçı, Göztepe Semiha Şakir Huzurevi’ndeydi. 2002’nin ağustos ayında hayata gözlerini yalnızlık içinde yumdu.

YILDIRIM ÖNAL: Tiyatro ve sinema oyuncusu, yönetmen Yıldırım Önal, 11 Ekim 1982’de İzmir’de beyin kanamasından ölürken yoksulluğun pençesindeydi. 1931’de İzmir’de doğan, Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nü bitirdikten sonra uzun yıllar Devlet Tiyatroları’nda çalışan Önal, bir dönem televizyon dizilerinde oynadı. ‘Karanlığı Gören Gözler’, ‘Güneşi Görüyorum’ ve ‘Fotoğraftakiler’ adlı televizyon çalışmaları yankılar yarattı. Ne var ki, gece hayatı ve alkol yüzünden ekonomik durumu bozuldu ve son yılları yoksulluk içinde geçti.

SEVİM ŞENGÜL: Tıpkı Belkıs Özener gibi, Yeşilçam’da birçok filme sesini veren ses sanatçısı Sevim Şengül, 1938’de İstanbul’da doğdu. Özellikle 60’lı yıllarda İstanbul sahnelerinde fırtına gibi esti. Türk müziği ve fantezi türü şarkılarla çok sevildi. ‘Bar Kızı’, ‘Sürtük’, ‘Bana Derler Fosforlu’, ‘Veda Busesi’ gibi filmlerde Türkan Şoray’ın okuduğu şarkılara sesini verdi. O da diğer yoksulluk uçurumuna düşen ünlüler gibi, önce işini, sonra sağlığını yitirdi. Son günlerini hayranlarından birinin evine sığınarak geçirdi. En son Bursa Devlet Hastanesi morgunda yapayalnız kaldı. 1999’un ağustos ayında birkaç yakını tarafından toprağa verildi.

MESUT ENGİN: 1953 Söke doğumlu Mesut Engin, 1973’de Ses Dergisi’nin düzenlediği Artist Yarışması’nda ‘Kral’ seçildi; ardından da fotomodellik, mankenlik, oyunculuk yaptı. Kadir İnanır, Zeynep Değirmencioğlu, Ayhan Işık, Perihan Savaş gibi sanatçılarla kamera karşısına geçti, çok sayıda filmde rol aldı. 1976’da geçirdiği bir trafik kazası, onun hayatını altüst etti. Sağ el bileğinin sinirleri kesilen genç aktör, hayata küstü ve alkole başladı. Şimdi hâlâ köşesinde ve sinemadan hiçbir dostu onun yanında değil.


(HAFTA SONU)